BASIN AÇIKLAMASI Hukuka saygı ve aidiyet ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir.  Gerek buna, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasamızın 36.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına göre; herkes, davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına, savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara, kendisini bir müdafii aracılığıyla savunmak hakkına sahiptir.  Ulusal ve uluslararası bu düzenlemeler karşısında, eğer amaç yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesini ve adaletin gerçekleşmesini sağlamak ise, bunun en etkili yolu ve yöntemi yargılama faaliyetinin kurucu aktörlerinden olan karar ve iddia makamlarının etkin konuma getirilmesinden daha çok savunma makamının etkin konuma getirilmesidir. Bu ise ancak ve ancak savunmanın bağımsızlığının ve özgürlüğünün hem genişletilmesiyle, hem de tahkim edilmesiyle mümkündür. Zira savunma yargının sadece kurucu unsuru olmayıp aynı zamanda yargılama faaliyetini demokratikleştiren unsurdur.  Hal böyle iken "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" ile getirilmek istenilen değişiklikler arasında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 188.maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle "mahkemelerin, savunma avukatlarının yokluğunda karar verebilmelerinin" öngörülmüş olması her şeyden önce adil yargılanma hakkını yok saymaktır. Dahası bu düzenleme, yargılama faaliyetinde savcı ile savunma makamlarının eşit koşullarda olmalarını öngören "silahların eşitliği" ilkesine, yargılama faaliyetinin en temel amacı, hedefi ve işlevi olan adaletin gerçekleşmesi ve adalete erişim ilkelerine, hukuk devleti ilkesine,  yargının demokratik işleyişi ilkesine açıkça aykırıdır.  Açıklanan bütün bu nedenler ile yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesinden daha çok yargı hizmetlerinin savunmasız bırakılması amacına ve dolayısıyla adaletin sakatlanmasına hizmet edecek olan bu düzenlemeye Türkiye Barolar Birliği olarak karşı olduğumuzu, bu düzenlemeyi kişi hak ve özgürlüklerine aykırı gördüğümüzü kamuoyuna saygı ile duyururuz.     TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ           KEYFİLİK, KANUNİLİK KAZANABİLİR, ANCAK ASLA MEŞRUİYET KAZANAMAZ. SAVUNMA KUŞATILAMAZ! Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının 22.05.2012 tarihli, aynı konudaki Basın Açıklamasında da belirtildiği üzere, yargılamanın kurucu unsurlarından olan savunma ve onun temsilcisi avukat olmaksızın hüküm verilmesine olanak sağlayacak kanun değişikliği teklifini kabul etmemiz mümkün değildir. Bilindiği üzere Ceza Muhakemesi Kanununun mevcut 188/1.maddesine göre kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde hüküm verilebilmesi için, hakim ve savcının yanı sıra müdafiin hazır bulunması şarttır. Bu düzenleme, hukuk devletinin en önemli göstergelerinden olan adil yargılanma hakkının ve onun parçası olan savunma hakkının teminatlarından birisidir. Hal böyleyken, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunulan kanun teklifine göre, mahkemelerin, çocuklar ile ilgili yargılamalar hariç müdafi/vekil yokluğunda da hüküm verebilmelerinin yolu açılmaktadır. Basında bu teklif, kamuoyunda "Balyoz davası" olarak anılan davada mahkeme heyeti ile sanık müdafileri arasında yaşanan gerilime bir "çözüm" ve avukatın yokluğunda da karar verilebilmesini sağlayacak bir "formül" olarak nitelenmektedir. Her şeyden önce hukuk devletinde belirli bir olaya, davaya özel kanun çıkarılamaz. Kanunlar kamunun/toplumun menfaatine, genel, soyut ve objektif nitelik taşırlar. Bu çerçevede teklifin tamamen sübjektif, keyfi ve toplum yararına aykırı olduğu, olaya ve davaya özel bir düzenleme olduğu açıktır. Daha da önemlisi ve vahimi, avukatsız karar verilebilmesine imkân tanıyacak bir düzenleme, tüm vatandaşlar için yaşamsal bir tehlike ve hukuk devletinin sonudur. Hak arama özgürlüğü ve savunma hakkı, avukata değil toplumun tüm kesimlerine, bireylerine ait vazgeçilmez öneme sahip bir haktır. Hukukun karmaşık ve teknik yapısı karşısında vatandaşın savunma hakkını etkin ve işlevsel bir şekilde kullanabilmesinin vasıtası ve güvencesi ise müdafidir, avukat'tır. Duruşmalarda avukat hazır olmaksızın hüküm verilebilmesi halinde vatandaşın savunma hakkını kullanabilmesi fiilen olanaksız hale gelecek, keyfiliğin insafına terk edilecektir. Böyle bir düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde yer alan adil yargılanma hakkına ve Anayasamızın 36.maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne, hukuk devleti ilkelerine de açıkça aykırı olacaktır.  Yargılama, sadece hâkim ve savcıdan ibaret olmayıp, savunma ve onun temsilcisi avukatın da etkin bir biçimde yer aldığı kolektif bir süreçtir. Avukatın olmadığı yerde etkin ve işlevsel bir savunma yoktur, olamaz. TCK'nun 6.maddesine göre tıpkı hâkim ve savcı gibi yargı görevi yapan avukatı salondan, yargılamadan çıkarmak, adaleti çıkarmak, sürgüne göndermek demektir. Savunma, avukat, adaletin ve yargılamanın meşruiyet temelidir. Avukat yargılamada halkın temsilcisidir. Savunmanın temsilcisi avukatın bulunmadığı, savunma hakkının etkin ve işlevsel olarak kullanılamadığı hiçbir yargılamanın adil olabilmesi mümkün olmadığı gibi, bu şekilde verilecek kararların da meşruiyeti olmayacaktır. Tüm yurttaşlarımızı ve ilgilileri uyarıyoruz: Bu düzenleme ile vatandaşın savunma hakkı elinden alınmakta, vatandaş, keyfiliğin acımasızlığına terk edilmektedir. Yine bu şekilde adil yargılanma hakkının özü ortadan kaldırılmakta, hukuk devleti yok edilmektedir. Bundan en büyük zararı vatandaşlarımız, ülke ve yine yargı görecektir. Çünkü artık kendilerini avukat vasıtasıyla etkin bir biçimde savunma imkânları ellerinden alınmaktadır. Belirli bir olayı, durumu bahane ederek ve fırsat bilerek, kendilerince "çözmek" adına kimsenin, "savunmasız bir yargılama ve hüküm verilmesinin önünü açmak, adil yargılanma hakkını ve hukuk devletini yok etme hak ve yetkisi" bulunmamaktadır. Sayısal ve siyasal çoğunlukla belki keyfilik, kanunilik kazanabilir, ama hukuksallık ve meşruiyet kazanamaz. Yargılamadan savunmayı çıkararak adeta bir "dikensiz gül bahçesi" yaratılmak istenmektedir. Bu nedenlerle; biz aşağıda imzası olan Barolar, uluslararası kuruluşlara konuyu iletme ve gerekli diğer girişimler dahil, bu düzenlemeyle sonuna kadar mücadele etme kararlılığımızla birlikte, çok geç olmadan başta Meclisteki hukukçu milletvekilleri olmak üzere tüm milletvekillerini ve tüm vatandaşlarımızı bu teklife karşı tutum almaya, yaşamsal önemdeki savunma haklarına sahip çıkmaya, siyasi iktidarı da ağır sonuçları olacak bu teklifi geri çekmeye çağırıyoruz. Her zaman söylendiği gibi: Hukuk, adil yargılanma ve savunma hakkı bir gün herkese lazım olur...               Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Av. Sümer GERMEN AYDIN BARO BAŞKANI Av. Aziz ERBEK ADANA BARO BAŞKANI Av. Metin FEYZİOĞLU ANKARA BARO BAŞKANI Av. İzzet VARAN ARTVİN BARO BAŞKANI Av. Yaşar MEYVACI BALIKESİR BARO BAŞKANI Av. Halime AYNUR BİLECİK BARO BAŞKANI Av. Müjdat İLHAN DENİZLİ BARO BAŞKANI Av. Ahmet ULUDAĞ EDİRNE BARO BAŞKANI Av. Gültekin UZUNALİOĞLU GİRESUN BARO BAŞKANI Av. Ümit KOCASAKAL İSTANBUL BARO BAŞKANI Av. Sema PEKTAŞ İZMİR BARO BAŞKANI Av. Seyfettin CİVELEKOĞLU KASTAMONU BARO BAŞKANI Av. Murat ŞİRVANLI KAYSERİ BARO BAŞKANI Av. Fadıl ÜNAL MANİSA BARO BAŞKANI Av. Mustafa İlker GÜRKAN MUĞLA BARO BAŞKAN Av. Ali Galip ERGÜL SİNOP BARO BAŞKANI Av. Ahmet Müsellem GÖRGÜN TEKİRDAĞ BARO BAŞKANI Av. Rıza ALBAY UŞAK BARO BAŞKANI Av. Cevdet BEKLER YALOVA BARO BAŞKANI Av. İbrahim Kerem ERTEM ZONGULDAK BARO BAŞKANI    
Tarih : 23.05.2012
Okunma : 1642

© 2024 - Giresun Barosu

Adres : Çıtlakkale Mah. Atatürk Bulvarı No.121/1 - GİRESUN / Telefon: 0454 215 76 57 / Faks: 0454 215 76 58)
Adli Yardım Bürosu: 0 454 215 76 69 | Sosyal Tesis : 0 454 215 76 69 / D:17
E Posta : giresunbarosu@gmail.com | KEP Adresi: giresunbarosubaskanligi@hs01.kep.tr
E-Tebligat Numarası: 35366-96939-85090
Giresun Barosu Union of Black Sea Countries Bar Association (BCBA) üyesidir.